Kuyucaklı Yusuf kitabı için bir eşkıya romanının altyapısını oluşturduğunu söyleyebiliriz. Sabahattin Ali’ nin dikkat çekmek istediği nokta ise, muhtemelen romanın içerisinde oluşturulan zıtlıktır.
‘Metnin derin yapısına doğru inecek olursak görürüz ki metin, birbirinin anlamını pekiştiren bir takım karşıtlıklarla örülmüştür: Şehir/doğa, yapay insan/doğal insan, yozlaşmışlık/masumiyet, şehvet/aşk. Yusuf ile çevresi arasındaki uyumsuzluğu bu karşıtlıkların ışığında incelersek romanın gerçekçi ve romantik yönlerinin bir bütün oluşturduklarını görürüz.
Bu ağaç, minare ve kiremit kümesinin etrafını ayva ve diğer meyva ağaçlarından ve ova tarafında bağlardan ibaret açık yeşil bir çember sarıyor; onun etrafında da siyah yapraklı zeytinlerin daima kıpırdayan halısı göz alabildiğine uzanıyordu.’
Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2, s.37
Kasabanın içerisinde yaşayanlar alt insan, dışında yaşayanlar üst insanı temsil eder. Bu durumu kitabın içerisinde bazı pasajlarda görürüz. Zaman zaman kasaba dışına çıkılır ve bu kasaba dışına yapılan yolculuklarda esen rüzgarın, havanın, insan tavırlarının farklı olduğu vurgulanır. Kasaba içerisinde paralı olan erkekler, henüz çocuk yaşta sayılabilecek kızlarla evlenirler. Yolsuzluk ve rüşvet diz boyudur. Dünya edebiyatında pastoral nitelikte yüzlerce metinde işlenmiştir bu çağrışım. Şehir demek para hırsı, gösteriş merakı, iki yüzlülük, ahlaksızlık demektir. Kır, köy, orman ve doğa ise masumiyeti temsil eder. Kuyucaklı Yusuf, bu noktada doğal insan örneğidir. Kasabada konuşabildiği, anlaşabildiği kimse yoktur. Bir parça sevgi besleyebildiği babası Salahattin Bey vardır. Yusuf’un doğallığını vurgulamak için onu toplumdan ayırmak aynı zamanda bencil bir karakter haline getirmiştir. Romanda Yusuf’un aşması gereken değerler bütünüdür kasaba. Nitekim kitabın sonunda dağlara doğru yürüyerek gözden kaybolur.
Berna Moran, “Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2” kitabında Kuyucaklı Yusuf romanının değeriyle ilgili şu yorumu yapmıştır;
‘Bu bakımdan, 1950’lerden sonraki Türk romanında, düzenle uzlaşamayan kahramanların da ilk örneği sayılabilir. Böylece, Kuyucaklı Yusuf Türk romanında yeni bir sorunsalı başlatmakla kalmaz, bu sorunsala bağlı olarak yeni bir roman kahramanı tipi de getirir’.
Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2