Psikoloji dünyasında psikanaliz denilince akla gelen isim Freud’u bilmeyen ve tanımayanımız yoktur sanırım. Asıl ismi Sigmund Solomon Freud olan psikanalizin babasını ve kuramlarını psikoloji alanına ilgisi olan birçok birey ezbere bilmektedir ki sonrasında ortaya çıkan birçok terapi ekolü de bu teorilerden beslenerek gelişmiştir.
Orhan Pamuk’un 2016 yılında bizlere sunduğu Kırmızı Saçlı Kadın romanının temelinin de Freud’un meşhur teoremi Oedipus Kompleksi ışığında geliştiğini; bu teorinin mitolojisini de kitabın içeriğinde bulacaksınız. Bu kitabı bitirdikten sonra bu konu çapında yapılan tez çalışmalarının da yapıldığını fark ettim. Dileyenler bu akademik çalışmalara da göz atabilirler. Fakat ben bugün daha çok romanın içeriği ışığında olayı ele alacağım.
Fakat öncelikle isterseniz oedipus kompleksi nedir, mitolojisini konuşarak başlayalım.
Oedipus (bazı kaynaklarda Oidipus), Thebai kralı Laios ve kraliçesi İokaste’nin oğludur. İokaste hamileyken bir düş görür ve kahin Teiresias bu düşü şöyle yorumlar: Kraliçenin karnında taşıdığı çocuk babasını öldürecektir. Doğar doğmaz bebek dağa bırakılır, ayak bilekleri delinmiş, içinden bir kayış geçirilmiştir. Ayağı şiş anlamına gelen Oedipus adı da buradan gelir. Çocuğu Korinthoslu bir çoban bulur, götürür Korinthos kralına verir. Çocukları olmayan Korinthos kral ve kraliçesi Oedipus’u öz evlat gibi büyütürler. Yıllar sonra bir sarhoş, Oedipus’a gerçek ailesinin onlar olmadığını söyler. Onu büyüten aile bunu inkar eder, bunun üzerine Oedipus, yıllar önce öz anne-babasının danışmış olduğu kahine gider. Kahin gerçeği açıklamaz, ancak ona kaderinde babasını öldürmek ve annesiyle evlenmek olduğunu söyler. Bunun üzerine kaderinden kaçmak için, Oedipus, Thebai şehrine gitmek üzere yola çıkar. Bir yol ayrımında, başka bir arabayla yol hakkının kimin olduğuna dair bir kavgaya tutuşur ve diğer arabadaki yolcuyu öldürür. Ölen kişi ise, Thebai’nin kralı, yani öz babasıdır.
Bu olaydan sonra Thebai’ye varır. Sphinks denilen canavar şehirde korku salmakta, sorduğu bilmeceye cevap veremeyenleri parçalayıp yemektedir. Bilmece ise şöyledir: “Sabah dört, öğleden sonra iki, geceleri ise üç ayakla yürüyen şey nedir?”. Oedipus doğru cevabı veren ilk kişi olur: “İnsan. Çünkü bebekken emekleyerek dört, yetişkinken iki, yaşlıyken de baston yardımıyla üç ayakla yürür.” Doğru cevaba çok şaşıran Sphinks, kendisini uçurumdan atarak intihar eder. Onları Sphinks’ten kurtardığı için kendisine minnettarlık duygusu besleyen Thebai halkı, Oedipus’u kral yapmaya karar verir. Tahmin edilebileceği üzere, karısı da yeni dul kalmış olan kraliçe olacaktır. Teb halkının, kralın katilinin, “yeni kral” olduğundan haberi yoktur, bundan Sphinks’i sorumlu tutmaktadırlar. Oedipus da öldürdüğü kişinin kral olduğunu bilmemektedir. Bu evlilikten çiftin, iki kız, iki de erkek çocuğu olur: Eteokles, Polyneikes, Antiogne, İsmene.
Yıllar sonra, Theabai şehrinde bir bereketsizlik baş gösterir. Oedipus, kraliçenin erkek kardeşini kahine yollar bir çözüm bulması için. Kreon adlı bu kişi, dönüşünde eski kralın katilinin bulunup cezalandırılması gerektiğini anlatır. Bu öneriye kulak veren Oedipus, kahini çağırtır. Kahin, ona katili araştırmaması gerektiğini söyler, bunun üzerine tartışma yaşarlar ve kahin, Oedipus’u kralın katili olduğunu ve anne-babasını bilmediğini halka söylemekle tehdit eder. Kahin yüzünden Kreon’u suçlayan Oedipus ve Kreon arasında tartışma başlar. Kraliçe içeriye girer ve iki tarafı sakinleştirmeye çalışır. Eski kocasının ölüm şeklini anlatır ve Oedipus’a sakinleşmesi gerektiğini söyler. Ancak bu sözlerden iyice işkillenmiştir Oedipus. Bu sırada Korinthos’tan bir haberci gelir, Korinthos kralının öldüğünü, Oedipus’un kral olmak üzere Korinthos’a çağırıldığını bildirir. Oedipus yine de ikirciklidir: Babasının ölümü kendi elinden olmamıştır, ama annesi hayatta olduğu için kehanetin ikinci parçasının gerçekleşmesinden korkan kahramanımız Korinthos’a gitmek istemez. Bunun üzerine haberci, ona aslında evlatlık alındığını, saraya bir çoban tarafından getirildiğini söyler. Çoban da getirilip gerçeği açığa vurunca Oedipus’la İokaste’nin artık şüpheleri kalmaz. Kraliçe sarayın içine sığınıp canına kıyar, Oedipus da annesi ve karısı olan kadının iğnesiyle gözlerini kör eder. Sophokles’in “Kral Oedipus” tragedyasında dile getirilen bu dram Oedipus’un Thebai’den sürülmesi, kızı Antigone’ye yaslanarak Kolonos iline gelmesi ve orada ölmesiyle sonuçlanır.
Sonrasında psikoloji literatürü Oidipus kompleksini; bu kompleks küçük erkek çocuklarında bilinçsiz bir şekilde babalarını düşman ve rakip olarak görerek onlardan kurtulma ve anneleri ile yakınlaşma arzusu olarak açıklanabilir. Freud, bu kompleksin, bireyin ergenlik çağına ulaşması ile bilinçli cinsel yakınlaşmalar ile ortadan kalkabileceğini kalkmadığı takdirde ciddi mental problemler ışığında birçok patolojik soruna neden olacağından bahseder.
Pamuk’un da romanda bu kıssayı aktarımı ise şöyledir: Cem adında bir çocuğun babası çeşitli nedenlerle annesi ve kendisini terk etmesiyle; Cem ve annesinin yaşam mücadelesi başlar. Mahmut usta adında bir kuyu ustası kısa zamanda çok para kazanacak bir iş için Cem’e İstanbul-Öngören’ de boş arazide su kuyusu açması için yardım teklif eder. Mahmut usta, kahramanımız Cem’in babasının yerine koyduğu bakım vereni ve hayattaki destekçisi gibidir. Babası ile yaşanacak anılar ve anlar Mahmut usta ile yaşanır. Mahmut usta dindar hikayeler anlatır Cem’ e akşamları yatmadan önce. Bir gün de Cem’den kendisine bir hikaye anlatmasını ister. Cem zaten kitaplara oldukça meraklı ve yazar olmayı düşleyen bir gençtir. O akşam ustasına yunan mitolojisinin çok popüler oidipus kıssasını anlatır. Kıssayı dinleyen Mahmut usta, yani Allah’ın dediği olmuş sonunda kimse kaderinden kaçamamış diyerek hikayeyi kadere bağlamış ve çırağına neden bana bu hikayeyi anlattın diyerek ona kendisini suçlu hissettirmiştir ya da bunu kahramanımızın suçluluk psikolojisinden kaynaklanan bir aktarım olduğunu fark ettirmiştir.
Kitabın ilerleyen kısımlarında Şehname’de geçen meşhur efsane Rüstem ile Sührab’ ın hikayesine değinilmektedir. Bu hikayenin de temelinde baba-oğul teması işlenmektedir. Fakat temelinde Oedipus ve Sührab’ın çok ciddi bir farklılıktan söz eder Orhan Pamuk.
Oidipus’un hikayesiyle Sührab’ın hikayesi arasında şaşırtıcı benzerlikler vardı. Ama her şeyden önce de bir farklılık vardı: Oidipus babasını öldürüyor; Sührab ise babası tarafından öldürülüyordu. Birinde oğul baba katili, diğerinde baba oğul katiliydi. (sayfa 111)
Tıpkı Oidipus hikayesinde olduğu gibi Sührab’ın da babasını tanımadığı, onu hiç görmediği defalarca okura hatırlatılıyordu. (sayfa 111)
Okurken anlıyorsunuz ki evet bu romanda bir baba-oğul katli yaşanacak ama nasıl, diye soruyorsunuz kendinize. Kırmızı saçlı kadın figürünün nasıl doğduğunu, babaların oğulların kaderine etkisini ya da oğulların babalarının kaderine etkisini oldukça akıcı bir dille harmanlanmış bu kitapta bulabilirsiniz.
Şimdiden keyifli okumalar