BİR AYFER TUNÇ ÜÇLEMESİNİN 3 AYRI PSİKOLOJİK BAĞLANMA ALT YAPISIYLA İNCELENMESİ

KAPAK KIZI, YEŞİL PERİ GECESİ VE OSMAN KİTAPLARININ PSİKOLOJİK ANALİZİ

Seri, bir kızın erotik bir dergide resimlerinin çıkmasını konu alarak başlar ve buradan beslenerek, kapak kızı olan kahramanımız Şebnem’in o pozları verene kadar, o pozları verme kararını alana kadar geçen zamanda kesişen hayatların birbirine değen noktalarını konu alır. Hikâyenin en çarpıcı kısımları bunlardır. Ayfer Tunç, farklı hayatların farklı hikâyelerine dokunurken, her bireyin yarattığı olayların nedenlerine ilişkin psikolojik alt yapıyı da detaylı bir şekilde gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda ikinci kitapta Ali ile ilgili sayfa 285’te* Şebnem’in düşüncesini dile getiren şu cümlede, aslında hayattaki tüm ilişkilerin psikolojik alt yapıyla meydana geldiğini; seçimlerimizi veya vazgeçişlerimizi dahi bu psikolojik alt yapımızla yaptığımızı anlatır bize:

Şebnem iç sesinde Ali ile konuşuyor, “Artık ev kadınlarının bile bildiği gibi, psikolojide buna «güvensiz bağlanma» deniyor”.

Hikâye trendeki figüran diyebileceğimiz yan karakterleri buraya dâhil etmezsek, diğer kitaplarda da karşımıza çıkacak ve bahsi geçecek olan iki karakterin trendeki yolculuğunda, Şebnem’in ‘Phoenix’ isimli bir dergiye verdiği fotoğrafları birbirini tanımayan iki kuzeninin görmesi ve yolculuk boyunca kendi iç hesaplaşmalarını yaşamalarıyla başlar. Yolculuğun ilerleyen zamanlarında restoran vagonunda tesadüfen karşılaşmalarıyla ve birlikte yolculuğu sonlandırmalarıyla da hikâye son bulur. Fakat bu hesaplaşmalar bize ne anlatır? Bu kuzenler kimdir? Bu kuzenlerin birbiriyle olan ilişkisi bize ne anlatır ve 1.kitapta yazılanlar bize ne öğretir? Gelin 1.kitapta bahsedilen şu kuzenleri tanıyalım:

Ersin,

Kendine güveni olmayan ve sürekli onaylanma ihtiyacını dış etmenlerden sağlayan bir anne ile bir aşk ilişkisi içinde olmamış ve dahi bu anneyi yakın akraba ile aldatmış olan ancak alışkanlıklarına bağlı bir baba tarafından bakım verilmiş bir çocuk. Aslında bakımda istikrar var. Ancak Ersin romanda kendinden söz ederken babasının sevgisizliğinden bahseder ancak baba ilgisiz değildir keza anne de öyle. Bu durum bize Ersin’in bağlanma stilinin kaçıngan olduğunu Ersin’in, anne ve babasını anlatırken sevgisizlikten ne kadar yakındığıyla eşleştirebiliriz. Özellikle fiziksel temasa hiç değinmemiş olması ve dahi annesiyle babasını aynı yatakta dahi düşünemeyecek kadar fiziksel temas olgusundan uzak olması kaçıngan bağlanma stiline sahip bir birey olduğu savını destekleyen unsurlardır.

Peki bağlanma stili dediğimiz şey nedir? Aslında çocukluk dönemimizde bize bakım veren kişilerle kurduğumuz ilişkilere bağlı olarak üç çeşit bağlanma stili geliştiririz. Bunlar:

  • Kaygılı/Kararsız Bağlanma Stili
  • Kaçıngan bağlanma stili
  • Güvenli bağlanma stili

Şeklinde ifade edilebilir

Birinci kitapta Sayfa 136’da* yazar şu cümleyle Ersin’in inişli çıkışlı ilişkilerinin neden ve sonuçlarına değinerek kapanışı yapar:

“…Ersin hep istediği an terk edebileceği, ama kendisini terk etmeyecek, zayıf kadınlarla beraber olduğunun yeni farkına varıyordu… Hiçbir kadını her şeyi göze alacak kadar sevmemiş, zaten yaşadığı ilişkilerde de göze alacak bir şey olmamıştı”.

Çünkü kaçıngan bireylerin sahip oldukları ayırt edici karakter yapılarından ikisini romanda bahsedilen Ersin karakteri çarpıcı şekilde karşılıyordu:

  • İlişkilerine son derece sınırlı oranda yatırım yaparlar.
  • Ebeveynlerini azarlayıcı ve reddedici olarak görme eğilimindedirler.

Ersin’in iş yaşamında da aynı şekilde dışsal motivasyon sebebiyle yapmış olduğu işteki motivasyonunun son derece düşük olması ancak sosyal ilişkilerini hiç önemsememesi, ayrıca motive olacağı işi yapamadığında hayatındaki derin boşluk ve boşluğun hayatındaki her alana sirayet ediyor olması da bize kaçınan bağlanma stiline sahip bir kişilikle karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir (1).

Bu anlamda Ersin’in iş hayatındaki devinimleri biliyor olmamız onun karakter yapısını ve psikolojik alt yapısını çözebilmemiz açısından oldukça önemlidir.

Selda,

Kuralcı bir anne babanın, kurallarla ancak istikrarlı ve güvenli bir şekilde yetiştirdiği bir kız çocuğudur Selda. Her ne kadar romanda psikolojisindeki iniş çıkışları okusak da, isyanlarına ve başkaldırılarına şahit olsak da Selda tipik bir güvenli bağlanma stiline sahip bireydir.

İstikrarlı ilişkiler kurmuştur. Kurduğu ve ilk kez birlikte olduğu ilişkisindeki istikrarsızlığı farketmiş ve ısrarcı olmamıştır. İlişkiler onun için hayatın yolculuğudur. Ersin’le başlamış olduğu ilişkisini 2.kitapta sayfa 459’da* şu şekilde ifade eder yazar:

‘Bir süre birlikte olmuşlar Ersin’le. Ama yürümemiş. İyi ki de yürümemiş. Tıkanmış bir damara benziyormuş Ersin, akmıyormuş’

Bunun yanında Selda’nın iş konusundaki motivasyonu, iş ve aile arasındaki öncelik sıralamasını sağlıklı bir şekilde yapıyor olması, ideallerini gerçekleştirmesi ve bu yönde istikrarlı adımlar atması bize güvenli bağlanmaya sahip bir bireyle karşı karşıya olduğumuzu gösterir. Zira Selda, romandaki tüm anlatımlardan da anlayabileceğimiz kadarıyla özetlersek güvenli bağlanmanın pek çok özelliğinin yanında şu karakteristik özellikleri bilhassa taşımaktadır:

  • Terk edilme ve insanların onlara, onların istediğinden daha fazla yakınlaşmaları yönünde kaygıları yoktur.
  • Uzun süreli ilişkiler kurarlar.
  • Kendilerini açmaktan ve diğer insanların da kendilerini onlara açmalarından hoşlanırlar.
  • Kişilerarası ilişkilerinde olumlu, iyimser, yapıcı bir tutum sergilerler.
  • Eşlerine karşı güvenli olmayan bağlanma stillerine sahip bireylerden çok daha affedicidirler ve empatiktirler (1).

İkinci kitap Şebnem’in iç sesidir. Bu kitap, birinci kitap ve üçüncü kitabın karakter örgüsüne bakacak olursak:

Bu kitapta Şebnem’in biricik ve yarım kalmış takıntılı aşkı Ali’yle tanışırız.

Babasını erken yaşta kaybetmiştir Ali. Annesi ise bir var bir yoktur. Bursa’da yaşayan kız kardeşine gitmek durumunda kaldığı için Ali çok zaman yalnız kalmıştır. Anne yaşlı olduğu için büyük ihtimal Ali’nin yaşam hızına yetişememektedir. Bu durum onda güvensiz bir bağlanmanın gelişmesine sebebiyet vermiştir. Ayfer Tunç zaten konuya 2.kitap sayfa 285’de* espriyle karışık değinir:

Şebnem iç sesinde Ali ile konuşuyor “Artık ev kadınlarının bile bildiği gibi, psikolojide buna «güvensiz bağlanma» deniyor”.

Belki de ev kadınlarının bile bilmesi gerektiği gibi demek istemiştir kim bilir…

Sonuç olarak Ali kaçınan bağlanma stilinin hemen hemen bütün özelliklerini taşır bir karakter yapısına sahiptir. Ancak bizim romandan okuyabildiğimiz kadarıyla hangi özelliklere sahip olduğunu belirtmek gerekirse:

  • İnsanların kendilerine bağlanmış olduğu duygusu gerginlik yaratır.

2. kitap sayfa 185* Şebnem’in Ali’ye terk edilişinin hesabını sorduğu bölümden alıntılanmıştır.       “Şimdi anlat bana, beni neden terk ettiğini.”

                “Çok gençtin, hatta çocuktun. Bana aşırı bağlanmıştın.”

  • İlişkilerine son derece sınırlı oranda yatırım yaparlar.
  • Kendileri stres altındayken yalnız kalmayı tercih ederler, bununla birlikte, eşleri stres altındayken de onlardan uzaklaşma eğilimi gösterirler. (Fransa’ya kaçması)

İş hayatı konusunda son derece tutarsız olması, bu tutarsızlığının hayatındaki tüm motivasyonu etkilemesi de kaçınan bireylere ait başlıca özelliklerdendir. (1).

Evet gelelim üçlemenin ağır toplarına. Bunlar kapak kızı şebnem ve Osman’dır. Peki kimdir bu Şebnem?

Şebnem serideki asıl kahramanımız ve romanda asıl kahraman devreye girdiğinde bağlanma stilleriyle birlikte kişilik şemaları da devreye giriyor. Zira serinin ikinci kitabında olduğu gibi Şebnem’in ağzından yazıldığını düşünürsek yazarın karakter hakkında oldukça detay vermiş olduğunu tahmin edebiliriz.

Şebnem, babası inşaat mühendisi ve annesi hemşire olan ve çok güzel bir çocukluk geçirmiş bir kız çocuğu iken, babasının başından geçen ani bir iş kazası sonucu hayatı alt üst olur. Babası bozulan vücut bütünlüğünün, psikolojik bütünlüğünü dağıtmasından ötürü, hayatı anne kıza zindan eder. Annenin, babasını amcasıyla aldatması ve Dahi Şebnem’in buna şahit olmasıyla başlayan sadakatsizlik silsilesi annesinin evi terk etmesiyle son bulur.

Burada bakım veren ebeveynlerin birden bakımı kesmesi söz konusudur. Birkaç ay babaanne tarafından bakım sağlanmış, ancak o da oldukça zorbalıkla sağlandığından çocuk üzerinde pek çok şemanın olumsuz anlamda kuvvetlenmesine sebep olmuştur. Daha sonra bakımın gözle görülmeyen kısmını komşuları Vatuş üstlenmiştir. Ancak doğru ifade etmek gerekirse Şebnem yatılı okula başladığı günden itibaren ve sonrasında kendi bakımını, dahası babasının bakımını tek başına üstlenmiştir.

Bu durum çok tipik bir kaygılı/kararsız bağlanan bir kişiyi ilmek ilmek büyütmüş ve sahneye çıkarmıştır. Bunun dışında roman boyunca Şebnem’in sahip olduğu en önemli karakter şemasını da seçebiliyoruz. Buna ilişkin Osman’dan da bahsederken üzerinden geçeceğimiz şemaları ele alalım derim:

Alan I:
Ayrılma ve Reddedilme


Ayrılma ve reddedilme alanı altındaki şemalar tipik olarak mesafeli, soğuk, dışlayıcı, esirgeyici, ani patlayıcı tepkilerin olduğu veya taciz edici aile ortamlarındaki erken yaşantıların sonucudurlar.

1.Terk edilme/ İstikrarsızlık

2.Şüphe / Kötüye Kullanılma

3.Duygusal Yoksunluk

4.Kusurluluk / Utanç

5.Tecrit Edilme / Yabancılaşma

Alan II:
Bozulmuş Özerklik ve İş Yapma Becerisi

Tipik aile kökeni küçük düşürücü, çocuğun güvenine zarar verici veya aşırı koruyucudur.
Veya çocuğun aile dışındaki davranışlarını desteklemekte bir yetersizlik vardır.

6.Bağımlılık / Yetersizlik

7.Beklenmedik Olaylar Karşısında Dayanıksızlık

8.Yapışıklık / Gelişmemiş Benlik

9.Başarısızlık

Alan III: Zayıf Sınırlar

Bu şemaları olan kişilerin aileleri tipik olarak aşırı hoşgörülü, aşırı düşkün, yönlendirmenin çok az olduğu veya sorumluluk alma, işbirliği gösterme ve amaç saptama ile ilgili olarak uygun terbiyenin verilmediği ailelerdir.

10.Haklılık / Görkemlilik

11.Yetersiz Öz-Denetim/Öz-Terbiye

Alan IV: Başkaları Yönelimlilik

Aile tipleri çocuğun sevgi, onay ve ilgi kazanmak için kendi ile ilgili önemli duyguları veya ihtiyaçları bastırmak zorunda olduğu koşullu kabuller üzerine dayanır. Bu ailelerin çoğunda ebeveynlerin duygusal ihtiyaçları ve istekleri veya sosyal statüleri çocuğun özgün ihtiyaçları ve duygularından daha önemlidir.

12.Boyun Eğmek – Geri Çekilmek

13.Kendini Feda Etme

14.Onay Arama / Kabul Arama

Alan V: Aşırı Duyarlılık ve Baskılama

Tipik aile tipleri ise katı ve sıklıkla cezalandırıcıdır. Başarı, görev, mükemmeliyetçilik ve kurallara uyma ve yanlışlardan kaçınma, eğlenceye ve gevşemeye hâkim olma temalarının yoğun olduğu ailelerdir. Genellikle her an dikkatli ve alarmda olunmazsa bir şeylerin kötü gideceğine ilişkin kötümser hisler ve endişe duymaya
bir eğilim vardır.

15.Karamsarlık / Hataya Katlanamama

16.Aşırı Sorumluluk / Duyguları Bastırma

17.Acımasız Standartlar / Aşırı Eleştirellik

18.Cezalandırıcılık (Acımasızlık) (2)

 

Şebnem’de yukarıda gördüğümüz şema biçimlerinden «Alan I» olarak tanımladığımız grup olan ayrılma reddedilme dediğimiz daha çok bağlılıklarla ilgili şemalardan terk edilme ve duygusal yoksunluk şemasının roman boyunca çok fazla ön plana çıktığını görürüz. Bu şema o kadar baskındır ki Şebnem terk edilmekten o kadar korkar ki sürekli kaçar. Bu sebeple romanda kaçıngan mı yoksa kaygılı biriyle mi karşı karşıya olduğumuzu anlamakta güçlük çekeriz. Ancak kaçıngan ve kaygılı bireylerin karakteristik özelliklerine baktığımızda Şebnem’in kaygılı/kararsız bireylerin karakteristik özelliklerine daha yakın karakteristik özellikler sergilediğini görürüz. Romanda bahsedildiği kadarıyla bu özellikler:

  • Kaygılı/Kararsız bağlanma stiline sahip bireyler, çoğunlukla eşlerine onların olduğundan daha fazla oranda yakınlaşma ihtiyacındadırlar, bununla birlikte eşlerini de kendilerine yeterince yakın olmamakla suçlarlar.

(bu durumu Ali’yle olan ilişkisinin her safhasında görebiliriz. Osman’la olan ilişkisi farklı dinamikler içermektedir)

  • Terk edilme korkusu bu bağlanma stilinin en belirgin özelliklerindendir.

3.kitap sayfa 306* Osman ile Gün arasında geçen bir konuşmadan alıntı: …”İyileşeceksin dedim, Şebnem’i üzmeyeceğimi göreceksin, o beni istese de istemese de. O seni istiyor dedi, ama bir gün incitirsin diye korkuyor”.

  • İlişkileri derin bir biçimde yaşanmakla birlikte kısa sürelidir.
  • İlişkilerinde beklentilerinin karşılanmadığı duygusu ve doyumsuzluk yaşarlar, eşlerinin davranışlarına karşı da kötümser bir bakış açısına sahiptirler.
  • Bir kayıp (ölüm, ayrılık ya da boşanma gibi) sonrası yoğun bir acı duyarlar. (Gün’ün ölümü, babasının ölümü, Vatuş’un ölümü)
  • Kendilik saygıları değişkenlik gösterir.
  • Çeşitli alanlarda başarı hayalleri kurarlar, ancak, belirli bir performansı göstermekte güçlük çekerler.
  • Yeme bozukluklarına eğilimlidirler. (istifra alışkanlığı)
  • Ebeveynlerini zorba ve adaletsiz olarak değerlendirirler.
  • Sosyal ilişkilerinde kaçınan bağlanma stiline sahip bireylerdeki kadar yüksek olmamakla birlikte reddedilme kaygısı duyarlar.
  • Romantik ilişkilerinde kıskançlık ve güvensizlik gösterirler. (Bu kıskançlıklara romanda özellikle değinilir)
  • Kişilerarası ilişkilerde yoğun bir öfke yaşarlar.
  • Ayrılık ve ölüm korkusu baskındır. (Özellikle son kitapta ölümle burun buruna geldiğinde bu korkuyu daha net hissederiz)

Osman ise aslında serinin ikinci büyük karakteridir. Belki Şebnem gibi, seriye damga vuran şah gibi başkarakter değildir ama vezir kadar ikinci ama en büyük karakterlerden biridir. Öyle ki Ayfer Tunç bundan sebep üçüncü kitabı yazarak Osman’la ilgili oluşacak önyargıları kırmak için ve onunla okuyucuya empati yaptırmak için üçüncü kitabı yazmıştır.

Üçüncü kitabın yarısı Osman’ın ağzından yazıldığı için üçüncü kitapta Osman’ın psikolojik alt yapısını anlamaya çalışırken bağlanma stiliyle beraber şematik karakterini de çözebiliyoruz.

Osman, babası üniversitede profesör olan, son derece narsist ve şiddet eğilimli bir adamdır. Bu narsist karakter anneyi pasifize etmiş ve çocuklarını korumasız bırakmıştır. Bu durum sevgi konusunda istikrarsızlık gören Osman’ın bağlanma stilinde kaygılı bir yapı oluşturmasına sebep olmuştur. Romanda bu istikrarsızlıktan babasının dengesiz bir şekilde bazı zamanlar iyi olduğu bazı zamanlar şiddetle üstüne yürüdüğü şeklinde ifadelerinde anlaşılır. Annesi şiddet gördüğünde ortadan kaybolduğu veya babası annesini odaya kilitlediği zamanlarda Osman annenin yoğun ilgisinden mahrum kalır ve bu istikrarsız sevgi, süreklilik arz etmeyen sevgi, kahramanımızda kararsız/kaygılı bir bağlanma stilinin gelişmesine sebep olur.

Bunun yanında Şemalara gelirsek, Osman’da şema biçimlerinden «Alan IV» olarak tanımladığımız grup olan başkaları yönelimlilik dediğimiz, daha çok ihtiyaçların bastırılmasıyla ilgili şemalardan “boyun eğmek-geri çekilmek” şemasının ne kadar ağır bastığı üçleme boyunca karşımıza çıkmaktadır. Bu şema gerek Şebnem’in Osman hakkındaki «pasif» ve «bencil» şeklindeki karakter sınıflandırmasıyla, Teoman karşısındaki susuşlarıyla, gamsızlıklarıyla çok güzel ifade edilmektedir. Bunun bilincinde olarak roman okunduğunda kulağa bu psikolojinin alt yapısı daha anlamlı gelmektedir. Osman’ın kaygılı/kararsız olduğunu ise seride okuduğumuz kadarıyla şu karakteristik özelliklerinden tanımlayabiliyoruz.

  • Terk edilme korkusu bu bağlanma stilinin en belirgin özelliklerindendir. (Sürekli Şebnem’i uyanıp kontrol etmesi, terk edilmediğinden emin olmak istemesi buna örnektir.)
  • İlişkileri derin bir biçimde yaşanmakla birlikte kısa sürelidir. (Şebnem’e kadar yaşadığı tüm ilişkiler gerçek aşkı aramakla fakat bulamadığı için hayal kırıklığı ile sonuçlanır. Burada kaçıngan bireylerin ilişkileriyle karıştırmamak gerekir. Osman üçüncü kitap boyunca bağlanabileceği ilişki arayışındadır)

3. kitap sayfa 233* “…umarım kırktan önce baba olmayı başarırım. Bende mi bir sorun var nedir, anlamıyorum, içimin akacağı her şeyimle kendimi adayacağım bir kadın çıkmıyor karşıma…”

  • İlişkilerinde beklentilerinin karşılanmadığı duygusu ve doyumsuzluk yaşarlar, eşlerinin davranışlarına karşı da kötümser bir bakış açısına sahiptirler.
  • Bir kayıp (ölüm, ayrılık ya da boşanma gibi) sonrası yoğun bir acı duyarlar. (Gün’ün ölümü, annesinin ölümü)
  • Cinsel birleşmeden ziyade sarılıp uyuma tarzında bir cinsel yaşam yönelimi gösterirler. (buna özellikle ikinci kitapta Şebnem’in anlatışından şahit oluyoruz)
  • Çeşitli alanlarda başarı hayalleri kurarlar, ancak, belirli bir performansı göstermekte güçlük çekerler. (Jeoloji mühendisliğinden mezun, mühendis olamıyor; yazı yazıyor yazar olamıyor, müzik yapıyor besteci olamıyor…)
  • Ebeveynlerini zorba ve adaletsiz olarak değerlendirirler.
  • Romantik ilişkinin güvenliği konusunda aşırı kaygılıdırlar. Yoğun bir biçimde eşe odaklıdırlar; eşlerini kontrol etmeye yönelik davranışlarda bulunurlar ve ilişkinin sona ermesine karşı aşırı duyarlıdırlar (1).

Tabii Osman’ın iş hayatındaki tutarsızlığı, ancak bu tutarsızlığı aile hayatını çok olumsuz yönde etkilememesi ve sevdiği kişiyi iş hayatının önüne koyması da kaygılı/kararsız bir kişiyle karşı karşıya olduğumuzu gösterir. Osman, iş yaşamında yoğun bir biçimde onaylanma ihtiyacı duymakta ve reddedilme korkusu yaşamaktadır. Diğer insanlarla yoğun bir şekilde birlikte olma ihtiyacı içinde olduğunu görüyoruz. Bu da yine kaygılı/kararsız bireylerin özelliklerindendir (1).

Ayfer Tunç, bu altyapıları oluştururken aile bağlarını dikkatle analiz eder. Çünkü bahsettiğimiz bağlanma kuramlarında, çocuğa bakım veren (anne, baba, babaanne, anneanne, bakıcı…) kişinin varlığı ile ilgili bilgilerin detaylı bir şekilde bilinmesi oldukça önem arz etmektedir. Romanların her birinde bahsettiğimiz karakterlerin bakım veren kişilerine yönelik detaylı tanımlamaları bulabiliyoruz. Bu da bize, Ayfer Tunç’un her bir ilişkinin aslında nasıl bir psikolojik alt metne sahip olduğunu ve aslında herkesin kendince haklı olduğunu göstermek istediğini düşündürtüyor. Bu da bir okuyucu olarak, karakterlere ilişkin yargılamayı azaltıp empati kurmamızı çoğaltmaktadır.

İkili ilişkilerin tamamı çocuklukta edindiğimiz şemalar ve bağlanma stillerine dayanmaktadır. Bu hikâyede Şebnem’in Ali’ye bu kadar tutkun olmasının en büyük sebebinin aslında kaygılı ve kaçıngan ilişkilerdeki kanserli bağ olmasıdır. Yani kaygılı/kararsız bireyler her zaman kaçıngan bireylere çekilir ve çoğu zaman bu ilişkiler kangrene dönse de kesip atılamazlar. Taraflar iyileşmediği sürece de sağlıklı bir şekilde birlikte olmalarının imkânı yoktur. Şebnem’in Ali ile birlikteliğindeki delice düşünceleri ve her ne kadar değinilmiyor olsa da Ali’nin sürekli kaçma isteği ve belki de bunun için planlar yapıyor olması, bu ilişkinin içinde kendinin boğuluyor hissetmesi buna örnektir. Ancak seneler sonra yeniden kavuştuklarında neden ve nasıl bir araya gelebildikleri sorusu ise iyileşmeyle açıklanabilir. Zira bağlanma stillerinin değişmez olmadığı büyük travmaların, büyük içe dönüş ve düşünme süreçlerinin sonunda kişinin kozasından çıkmasıyla bir şeyleri değiştirebileceği son zamanlarda yapılan psikoterapi çalışmalarıyla kanıtlanmıştır. Amir Levine ve Rachel Heller “Bağlanma” isimli kitabında partnerinizin bağlanma stilini keşfetmek için yapmadığı şeylere bakın ve söylemediği şeyleri dinleyin diyor (3). Bu da bize gösteriyor ki aslında birbirimize kulak versek, söylemediklerimize sustuklarımıza dikkat kesilsek, duyacaklarımız bize birbirimizi anlatacak.

Ayfer Tunç bu serisiyle bize bunu anlatmayı başarmış. Yazar, Bu serideki detaylı aile içi analizlerle ilişkiler arasındaki karmaşık yapıların gözler önüne serilmesiyle, normalde çok kötü insan diyerek kestirip atacağınız kişiyle dahi bir gönül bağı kurmamızı sağlıyor. Bu kişiyle empati yapıyor ve kendinizi o şartlar altında ben ne yapardım acaba sorusunu kendinize sorar buluyorsunuz. Aslında Ayfer Tunç, birkaç yaşam seriyor gözümüzün önüne ve bunlar sizin bir bağınız olmayan insanlar diyor. Bunlarla empati yapıyor ve bunlara zaman harcıyorsunuz. O halde sevdiğiniz insanlarla empati yapabilir, yargılamadan, yaftalamadan, üstünü çizip atmadan önce bu zamanı onlara da harcayabilirsiniz diyor ve kitabı “korkuyorum yaşamaktan ki çok güzel” dizelerini söyleyen bir adamla bitiriyor. Geriye de bu adam intihar etmiş midir etmemiş midir? diye koca bir soru işareti bırakıyor.

1-Solmuş, T. Bağlanma ve Aşkın İki Yüzü, İstanbul, Epsilon Yayınevi, 2008, [98-113]

2-Karaosmanoğlu, H. Alp. Şema ne demektir? “www.psikonet.com/sema-ne-demektir_nedir-156.html 26.02.2002” 3- Levine, Amir Ve Rachel Heller. Bağlanma, İstanbul, Aganta Yayınları, 2017

Sonraki yazı
Aylak Adam ve Bilinç Akışı Üzerine Birkaç Not
keyboard_arrow_up