Tanrıça Mitleri

Mitoloji bizden çok önce var olmuş insanların düşünceleri, yaşayışları, kültürleri hakkında gerçeğe çok yakın ipuçları verir. Bu yüzden savaşlar, anlaşmalar kurulan ve yıkılan devletlerle ilgili, kazananların yazdığı tarihi okumaktan çok mitolojiyi okumayı tercih ederim. Savaşta kimin nasıl bir yol izlediği ile ilgili yalan söylerken bunu mantığa uydurarak inandırıcı kılabilirsin ama tanrılarla ilgili söylediklerin değiştirilse bile o zamanın toplumunun “evet bu tam tanrı ve tanrıçalara göre bir hikaye” diyebilecekleri şekilde olmalıdır.

Bu kitapta da kadının toplumdaki rolünün nasıl değiştiğini, tanrıçaların evrimi ile görebiliyoruz. Başlarda en ulu, yaratan olarak görülen tanrıçalar, zaman geçtikçe hırslı ve güçlü tanrılar tarafından alt edilip aldatılan, kandırılan, acı çeken, tek varoluş sebebi bekâretini korumak olan varlıklara ya da kötücül özellikler yüklenerek kıskanç, güzellik düşkünü, cinselliği ile erdemli erkekleri yoldan çıkaran varlıklara dönüşüyor ardından küllerinden yeniden doğup eski güçlerine kavuşuyorlar. Tanrıça Mitleri bu dönüşümü hem kronolojik, hem de toplumsal yapının değişimine göre sınıflandırıp anlatmış. Kitapta çok bilinin yunan, Sümer, Babil, Hint, Afrika mitolojilerinin yanı sıra Endonezya, Meksika, Japon ve başka küçük kabilelerin mitleri de var.

Bilinen ilk tanrıçalar kitapta “Arketipin Doğuşu: Toprak Tanrıçası” bölümünde anlatılıyor. Bu tanrıçalardan bazıları yalnızlıktan sıkılıyor, bazıları yaratma güdüsüne kapılıyor ve çeşitli yollarla evreni yaratıyorlar. Evreni yaratırken yalnızlar. Araştırmacıların teorisine göre bu erken dönem tanrıçalarının evreni tek başlarına yaratmalarının sebebi henüz doğumda erkeğin rolünün keşfedilmemiş olması. Yaratan olarak görülen kadına paralel olarak, evreni yaratan tanrıçalar var.

İkinci bölüme “Arketipin Serpilip Gelişmesi: Ulu Ana” adını vermişler. Bu bölümün adından da anlaşılacağı gibi tanrıçalar en güçlü dönemlerini yaşıyorlar. Bir lütufla insanları yaratıyorlar. Yine insanlığı yaratma yöntemleri birbirinden çok farklı olsa da artık bir kadın bir erkek, iki kadın iki erkek gibi çiftler halinde bir yaratıma girmişler. Ben bu kısımdan, insanların tanrıçanın yaratmak için bir erkeğe ihtiyaç duymayacak kadar güçlü olduğunu ama insanların çoğalması için iki cinsiyete de ihtiyaç olduğu keşfetmiş, cinsellik ve üreme arasındaki bağı fark etmiş olarak tasvir edildiği sonucunu çıkardım. Yine de çok uzun süredir tanrıçalara tapıyorlar. Keskin bir geçişle “Hadi canım, tüm insanlığı ve evreni bir kadın tek başına yaratamaz” seviyesinde bir saygısızlığa yetecek cesaretleri yok.

Üçüncü bölümde “Erkek ve Arketip: Bereket Tanrıçası” başlığı ile ilk kez tanrıçaların tahtları sallanmaya başlıyor. Tanrıçalara kafa tutan tanrılar görmeye başlıyoruz. Fakat ya yeniliyorlar ya da büyük bir kuraklık, sel, karanlık ile baş etmek zorunda kalıp yendiklerine pişman oluyor ve tanrıçanın affetmesi için kendilerini paralıyorlar. Tanrıçalar hala çok güçlü ama artık onlara kafa tutma cesareti gösteren tanrılar var. Bu bölümde öne çıkan iki unsur daha var. Biri tanrıların kabahatinin affedilmesi için kendilerini feda eden anne, kız kardeş gibi ana tanrıçanın çocukları olan tanrıçalar ve bilinçaltı etkisi olarak yorumlanan ve tanrıçalara eşlik eden, erilliği temsil eden yılanlar… Yani artık tanrılar güçlenmeye başlıyorlar. Şimdi parçalanma başlayabilir

Ve dördüncü bölüm “Arketipin Sarsılması: İstismar Edilen Tanrıça”. Bu bölümü okurken hiç var olmadıklarını düşündüğüm tanrıçaların yaşadıkları yüzünden bazen sinirden, bazen acıdan okumayı bırakmak zorunda kaldım. Şimdi tanrılar açık şekilde tanrıçalardan çok güçlüler. Ona disiplin vermeye çalışan annelerini öldüren tanrılar var ya da kız kardeşlerini gözlerine kestirip onlara tecavüz eden tanrılar… Ölüm, tecavüz, sürgün… Bir zamanlar tanrıları yaratmış ulu tanrıçalar bir bir yok ediliyor. Ya Lilith olup isyan edecek sürgüne ve ölüme razı olacaklar ya da Havva olup aşağılanmaya ve tecavüze katlanacaklar. Fakat Havva’nın masum olmasına bile izin verilmemiş. Yılanın sözünü dinleyip yasak meyveyi hileyle Adem’e yedirip cennetten kovulmalarına sebep oluyor. Japon kültüründeki tanrıça İzanami evreni doğururken son aşama olan ateşin doğumunda korkunç acılar çekerek ölüyor. Navaho dinindeki değişen kadının tek görevi doğum yapmak. Woyo halkının tanrıçası Mboze kocasını oğluyla aldatıyor. Kocası öldüresiye dövüp bir nehrin kenarına ölmeye terk ediyor. Kendi oğlundan doğurduğu Tanrıça Bunzi ise annesinden kalan görevi devralıp yağmur yağdırıyor. Hera abisi Zeus tarafından, Rhea oğlu Zeus tarafından tecavüze uğruyor. Hera, sadece Zeus onu gözüne kestirdiği için, Rhea da Zeusun şehvet düşkünlüğünü önlemeye çalıştığı için tecavüze uğruyor. İnenna bir zamanlar ona asilik eden kocasını yer altına gönderirken şimdi Gılgameş tarafından reddedilip aşağılanıyor. Tanrıçalar birer zevk ya da işkence nesnesi. Hükümdarlıkları sona erdi. Şimdi tanrıların sözü geçiyor. Karşı çıkmaya kalkan ya da istediğini yapmak isteyen tanrıçalar en iyi ihtimalle aşağılanıyor.

Ataerkilliğin zirveye ulaştığı ve Tanrıçaların güçlerini kaybettiği bu dönemden sonra yeni bir dönem gelmek zorundaydı “Arketipin Başkalaşımı: Kılık Değiştiren Tanrıça”. Ataerkillik ve tanrılık artık iktidarı ele almıştı. Eski düzendeki sevgi dolu, aşk dolu, şefkatli ve bereket sembolü tanrıçaların dönemi kapanmıştı ama dişiye duyulan gereksinim devam ediyordu. Ana, kız çocuk, kız kardeş gerekiyordu. Bu yüzden şekil değiştirerek varlıklarını sürdürdüler. Yeni halleri ataerkilliğe göre şekillendi. Doğuran yaratan tanrıça bakireye dönüştü. Buda’yı doğuran Kraliçe Maya, böyle kutsal bir varlığı doğurduğu için rahmi başka sıradan bir bebekle kirlenmesin diye yedi gün içinde öldü. Sevgi dolu ana rolünün yerini koruyucu ana aldı. Kadın cinselliği lanetlendi ve yeni tanrıçalar artık cinsellikten zevk almak yerine, sadece çok gerekli durumlarda tanrı buyruğu ile bir çocuk doğurmak için ilişkiye girer oldular. Yeni tanrıçalardan bazıları şifa bazıları bilgelik tanrıçası oldu. Hayatta kalmalıydılar ve bunu kılık değiştirerek başardılar. Hala daha günümüzde kadınlar erdemleri, iffetleri, canını feda etme düzeyindeki analıkları ile yüceleştiriyorlar. Sanırım ataerkillikten eşitliğe geçiş dönemimiz olan bu dönemin etkilerini hala içimizde bir yerde taşıyoruz.

Bu çok uzun sürmedi. Çünkü yeni tanrıça modeli eksikti, öldürülen kadın gücünün yerine başka bir şeyler uydurmaya çalışılsa da hep bir boşluk kaldı. Son bölüm “Arketipin Geri Dönüşü: Dirilen Tanrıça” bu boşluğun başka bir şeyle dolmayacağını kabul edip, tanrıçanın eski rütbesine kavuşmasını anlatıyor. Tanrıyı doğuran Meryem kilise tarafından önemsizleştirilmeye çalışılsa da halkın ortak bilincinde bir Tanrıçaya dönüşür. Hatta cennette, tanrının yanında, cennet kraliçesi olarak insanların suçlarını affettirmek için arabulucu olan bir tanrıçadır. Tanrı İsa’ya yapıldığı kadar Tanrıça Meryem’e de kiliseler yapılır. Tanrıça Hint mitolojisinde de dirildi. Kocası tarafından kumarda kaybedilen Draupadi köle olmayı reddettiği için herkesin ortasında çırılçıplak kalma cezasına çarptırılır. Draupadi’yi soydukları anda üzerinde yeni bir kıyafet belirir, yorulup vazgeçene kadar onu soymayı denerler. Sonunda durduklarında koca elbise yığını yanarak yok olur. Kumarda kaybedilen, bir mal muamelesi gören kadın artık tanrıça hürmeti görür. Günümüze yaklaştıkça da tanrıça miti Sophia ile keşfedilmesi gereken, kadının bir parçası olan tanrıçaya ve bilimin kanıtlamak için çalışmalar yaptığı tanrıçası, Gaia Hipotezine dönüşerek evrimini şimdilik tamamlıyor.

Kitapta sadece bir kısmını anlattığım altı dönemin tanrıçaları hem tarihsel yorumlarla hem de anlatılan hikayelerle detaylı bir şekilde tanıtılmış. İki erkek yazar tarafından yazılmış bu kitabın kadının tanrıça mitleri ile toplumsal rolünde yaşadığı değişimleri adım adım okumak benim için güzel bir deneyimdi. Eğer bu süreçle ilgili daha detaylı bilgiler öğrenmek isterseniz kitabı okumanızı tavsiye ederim.

İyi okumalar.

Önceki yazı
Yu Hua’dan Yağmur Altında Çığlıklar “Terk edilmenin Dayanılmaz Hafifliği
Sonraki yazı
MASTERSON’UN TERK DEPRESYONU KAVRAMI ÜZERİNDEN JOHN STEİNBECK’İN ‘CENNETİN DOĞUSU’ KİTABININ İNCELEMESİ
keyboard_arrow_up